Sosyal medya hesaplarımızı hemen takip edin.
Sohbet Girişi
* Şifreniz yoksa boş bırakabilirsiniz.
Kategoriler
Sizin İçin
Popüler Yazılar

Değer nedir ve bir malın değerini ne belirler?

Değer nedir ve bir malın değerini ne belirler?
Değer nedir ve bir malın değerini ne belirler?

Değer, insanların bir mala atfettikleri önemdir. İnsanlar bir mala, ya onu doğrudan kullanabilecekleri için, ya da başka bir malla değiştirebilecekleri için önem verirler. Bundan anlaşılacağı üzere, bir malın, biri kullanım değeri, diğeri değişim değeri olmak üzere iki ayrı değeri vardır. Kullanım değeri, malın insan gereksinimlerini giderme niteliği gösterir. Değişim değeri ise, bir malın başka mallarla olan değişim oranını gösterir. Bir malın değişim değeri olabilmesi için mutlaka bir kullanım değerine sahip olması gereklidir. Ama değişim değeri, malın kullanım değerinden bağımsız soyut bir kavramdır. Bir malın değerinden söz edildiği zaman sadece değişim değeri anlaşılmalıdır.

Değer nedir ve bir malın değerini ne belirler?

Mallar birbirleriyle değiştirildiklerine göre, aralarında bir oranın, yani her biri için bir değişim değerinin oluşmuş olması gereklidir. Çünkü verilen bir birim mal karşılığında başka bir maldan kaç birim alınacağı bilinemiyorsa değişimin yapılamayacağı açıktır. Acaba malların bu değişim değerleri neye göre belirlenir? Yanıtlamaya çalışacağımız soru budur.

Açıktır ki, bir malın değişim değerini onun kullanım değerine bakarak çıkaramayız. Çünkü kullanım değeri bakımından mallar arasında sadece niteliksel farklar vardır. Böyle olunca, malların kullanım değerleri (faydaları) bakımından mukayese etmek ve örneğin; kalemin makastan daha faydalı olduğunu, hele şu kadar miktar daha faydalı olduğunu söylemek olanaksızdır. Burada elmalarla armutların toplanamaması gibi bir durum vardır.

Değer nedir ve bir malın değerini ne belirler?

Böyle olunca, değişim değerinin kaynağını, ölçülebilen ve bütün mallarda ortak olarak bulunan bir öğede aramak gerekmektedir. Bu öğe emektir. Gerçekten de, mallar doğadan, üretim araçlarının da yardımıyla, bir emek harcanarak elde edilirler. Üretim araçları, daha önce bir emek harcanarak elde edilmiş oldukları için, bunların üretim süreci boyunca tüketilen kısmını emeğe indirgemek ve böylece malların sadece emek tarafından üretildiğini söylemek mümkündür. İşte, bir malın üretim için harcanmış olan ve onda maddeleşmiş olarak düşünebileceğimiz emek miktarı o malın değişim değerini belirler. Buna göre mallar, üretilmeleri için harcanmış olan emek miktarına göre birbirleriyle değiştirilirler. Örneğin bir kalem üretimi için 2 saatlik ve bir silgi üretimi için 1 saatlik emek harcanmışsa, 1 kalem 2 silgi ile değiştirilebilir demektir.

Demek oluyor ki, malların değerlerini – ki bununla yalnız değişim değerini, daha doğrusu bunun dayandığı esası kastediyoruz- üretimleri için harcanmış olan toplam insan emeği miktarı belirler. Bu miktar da, saat, gün, hafta gibi bir zaman birimi ile ölçülür.

Mal üretiminde harcanan insan emeğini incelediğimiz zaman bunun iki yanı olduğunu görürüz. Emeğin birinci yanı, belli bir kullanım değeri üretmeye elverişli olan somut biçimidir. Fırıncı emeği, ayakkabıcı emeği, madenci emeği gibi. Emek bu yanı ile ekmek, ayakkabı, maden cevheri gibi kullanım değerleri yaratır. Emeğin diğer yanı, onun kafa ve kol gücünden ibaret olan soyut biçimidir. Emek bu yanı ile değer – yani değişim değeri – yaratır. Soyut emek, herhangi bir enerji akımı gibi, niceliksel olarak ölçülebilir. Oysa, somut yanıyla emeğin niceliksel olarak ölçülmesi söz konusu olamaz.

Değer nedir ve bir malın değerini ne belirler?

Emeğin bu somut ve soyut biçimlerine koşut olarak, malların kullanım değerleri arasında ancak niteliksel, değişim değerleri arasında da ancak niceliksel farklılıklar olabilir. Yani örneğin; kullanım değerleri olarak kalem ve çay kaşığı farklı işlere yarayan iki ayrı maldır. Oysa, bu aynı iki mal, değişim değeri olarak, aralarında sadece büyüklük (nicelik) farkı bulunan iki emek yığını olarak görünür. Bu konuyu bir fantezi yaparak belki daha kolay anlatabiliriz: Eğer malların sadece değişi değerlerini gösteren bir gözlük olsaydı, bu gözlüğü taktığımızda, etrafımızda insan emeğiyle yapılmış bütün eşya, somut biçimlerini kaybederler ve her biri gözümüze, içerdikleri emek miktarlarına göre, sadece büyüklükleri farklı – ya da bazıları eşit – emek yığınları olarak görünürlerdi. Örneğin, arabalar kocaman yığınlar, bisikletler ise aynı türden küçücük yığınlar olarak görünürlerdi. Ne kadar dikkat etsek de büyük yığınların araba, küçük yığınların bisiklet olduklarını anlayamazdık. Pencereden dışarı baktığımız zaman, sokaktaki arabalar, otobüsler, binalar da biçimlerini kaybederler, sadece çeşitli büyüklükte eme yığınları olarak görünürlerdi. Yalnız, dağlar, ağaçlar, nehirler, yabani hayvanlar ve insanlar o gözlükte bakıldığı zaman da kendi somut biçimlerini korurlardı. Çünkü bunlar emek ürünleri olmadıkları için, bir değer (değişim değeri) de taşımazlar.

Özetleyecek olursak diyebiliriz ki, ekonomik bakımdan önemli olan, malların kullanım değerleri değil değişim değerleridir. Ancak ne var ki, bir malın değişim değeri olabilmesi için mutlaka bir kullanım değerine sahip olması gereklidir. Bir malın değişim değeri – ki değer denince sadece bunu anlamak gerekir – İçerdiği emek miktarı ile belirlenir. Bu emek miktarı da iki bölümden oluşur. Birinci bölüm üretim araçlarında önceden depo edilmiş olan ve üretim sürecinde o mala geçen emek miktarından oluşur. Buna cansız emek diyoruz. Diğer bölüm de, malın üretiminde çalışılan işçilerin harcadıkları emektir. Buna da canlı emek diyoruz.

Değer nedir ve bir malın değerini ne belirler?

Yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız ve değeri emeğe dayandıran bu görüşe Emek-Değer Teorisi, ya da Değerin Emek Teorisi denir. Bu görüşe karşıt olarak değeri fayda ile açıklayan diğer bir görüş öne sürülmüştür. Bu görüşe Değerin Fayda Teorisi, ya da Subjektif Değer Teorisi denir. Bu teoriye göre, mallar bir kere üretildikten sonra artık değerleri, pazarda alıcıların subjektif beğenilerine, ya da aynı şey demek olan, marjinal faydalarına göre belirlenir. Böyle olunca, bir malın değeri, istemi ve sunumu tarafından belirlenen piyasa fiyatı ne ise odur. Oysa, emek değer teorisinde değerle fiyat arasında böyle bir ayniyet yoktur.

Emek-değer teorisi sadece sürekli olarak ve herkes tarafından yeniden üretilebilen mallar için geçerlidir. Böyle olmayan mallar için geçerli değildir. Örneğin; antika eşyalar, eski pullar, ölmüş sanatkarların (ressamlar, heykeltraşlar gibi) yapıtları böyledir. Bunların miktarları artık artırılamaz. Ayrıca, yaşayan fakat olağanüstü yeteneğe sahip sanatkar, bilim adamı, doktor, operatör gibi kimselerin yapıt ve hizmetleri de aynı niteliktedir. Bunları miktarları da, başkaları tarafından üretilemeyecekleri için, artırılamazlar. Açıktır ki, bu tür mal ve hizmetlerin değerleri içerdikleri emek miktarına göre belirlenemezler. Bunların değerlerini alıcılar, subjektif değer yargılarına göre, yani bu mallardan elde edeceklerini düşündükleri faydaya göre belirlerler. Bu konuda bazı başka örnekler de bulunabilir.

Bütün bunlar doğrudur. Fakat bu tür mal ve hizmetlerin bir toplumun toplam üretim faaliyetleri içindeki yeri çok küçüktür. Toplumların yaşamlarını sürdürmelerini sağlayan üretim faaliyetleri çok büyük ölçüde, tekrar üretilebilen ve dolayısıyla emek-değer teorisinin geçerli olduğu mallarla ilgilidir.

 

admin 39

İlk yorum yazan siz olun.

Cevap bırakın
Gerekli alanlar işaretlenmiştir. *

Copyright © 2024 - Tüm hakları saklıdır. Dinisohbeti.net islami sohbet sitesi AsBuLuT_CINN.
 
Araç çubuğuna atla